Kum Fırtınası (Sandstorm), Ceren Boğaç
‘Cenettin İlk Basamağı‘ Ceren Boğaç
Mimarca Mekan Alatım Metin Yarışması 2020 kitapçığı
Sayfa: 90-95
Derler ki felaket gecesi geldiğinde ve megalitik tapınağın tepesindeki güneş batıp da Mu -bir damlanın kara dönüştüğü zamanda- Poseidon’un krallığına gömüldüğünde, büyük dalgaların farklı kıtalara sürüklediği kavimlerden üç bilge, iki asırlık uykuya dalmış. Bu üç bilge, birbirlerinden fersah fersah uzakta fakat aynı rüyada, tıpkı Michelangelo’nun taşın içindeki heykeli çekip alması gibi, arzın kalbindeki şehri ince kesiklerle ortaya nasıl çıkaracaklarını görmüş. Ve böylece uyandıklarında, ışığın sağ elinin gösterdiği yolu takip ederek, yeryüzünün çekirdeğine üç tünel kazıp dar dehlizler ve dik basamaklardan geçerek, tek parça yuvarlak taşlardan oluşan sürme kapılardan girilen bir şehir kazımış: Agharta.
‘Sayıklamalar‘ Ceren Boğaç
Gaile Dergisi, Sayı 393, 13 Kasım 2016
Sayfa: 12-13
Ruhum, korkma; bağ bozulur şarap olur, ben seni eskitmeye bıraktım. Üzerine asılmış öteki yaşamları ayıkladım çekirdeğinden, meşe bir fıçıya kapattım. Bizim davamız ikimizin arasında; sahte derilerin tüm katmanlarını içimizden kazıdım. Canın canı ufalandı, içine döküldü; soyunmuşluğuna sardığın yalanı, ince bir poyraz nefesinde buluta dağıttım. Tek başınalığın incelikli nurundan öptüm seni. Yine de bir nefeste bin yaşama üflediklerini geriye alamadım. Affet-
‘Yedi Asır‘ Ceren Boğaç
Gaile Dergisi Sayı: 141, 11 Aralık 2011 Pazar
Sayfa: 10-11
…Bir kadının içinde hapsolmuş küçük bir kız çocuğu hayaleti gibiydi her şey/her ben. Sert değil, sensiz kışlar acıtıyordu tenimi. Takvimlerden her gün yeni bir yaprağını daha koparıyordum deli ayrılığın. Sensizlik harcı yalnız zamanlar… hep yağmur yağıyordu durmadan. Yağmura dağılıyordu yüzüm; yağmur yüzümde dağılıyordu sonra.Ve sen, içimin bütün savaşlarında yüreğimi rehin alan…
‘Bir Aşk: Bin Ölüm‘ Ceren Boğaç
Gaile Dergisi Sayı: 139 (ss: 8-9), 20 Kasım 2011 Pazar
…Aşk neredeydi sahi sen ve Onun arasında? Bu yaşam bir düş mü, iyi kurgulanmış bir yalan, ya da her gün intihar? Bu muydu sürekli aranızda tekrarlanan? Acı çeke çeke Ondan gidişine hayran kaldım senin. Acı çeke çeke seni gönderişine aşık oldum Onun. Ve şimdi Onu içimden göndersem, en güzel yanımı kaybedecekmişim gibi… Ve şimdi seni içimden göndersem, en gerçek yanımı unutacakmışım gibi…
‘Bittiğimiz Yerden Zamanı Getirebilmek İçin Sana’ Ceren Boğaç
Çirkef Dergisi, Sayı: 7, 2006
Ve bir an geldi, zaman dizginlendi avuçlarımda. Kanım, bedenimde daha yavaş akmaya başladı ve kalbim daha ağır bir ritimle çarpmaya. Bir an geldi, içimin düştüğünü hissettim. Sanırım o andı anladığım; bu hayat tek bir dokunuşu bile kaldıramayacak kadar inceydi.Uzanmadan içine çekebilmek lazımdı. Dokunmadan sevebilmek. O denli ağırdı ki her şey… kaldırmadan yerinden hiç bir şeyi, yaşayabilmek lazımdı. Nefes alıp verişlerim acıya dönüştü o anda. Eğer her soluk alıp verişimde, bedenimden çıkıp giden ruhumsa; senden sonra kimsesiz kalmıştı ruhum işte. Her soluk boşa gidiyordu… Söylediğim hiç bir yalan bu anı kurtarmaya yetmiyordu…
‘Kan Yaşamdan Öcünü Aldı’ Ceren Boğaç
Uluslararası Türk Dili ve Çeviri Dergisi, TURNALAR, Sayı: 9 (ss.50-52), 2003
– Geldin.
Kapı çaldığı anda, aklımdan tek geçen buydu… Ve ben gülüyordum…-
İnsan bazen kendi anılarıyla baş başa kalıp, tüm o zamanların korkularını ve endişelerini yeniden kucaklamaktan ve en kötüsü de hiç bitmeyecek gibi uzayıp giden bir kabusun, tüm yaşamına işlemiş korkusunu yeniden tatmaktan korkuyor. Yani bir kez daha yaşamaktan. Oysa ben, bazı akşamlar hala seni düşünüyorum… Seni, dü-şü-nü-yo-rum… Tarifsiz coşkuların, tarifsiz yenilgilerin ve tarifsiz yok oluşların, içime işlemiş küflü kokusu, boğazımı yakıyor. Nefes almakta zorlanıyorum. Ama yine de düşünüyorum seni…
‘Göç ve Tün (Gidemem)’ Ceren Boğaç
Uluslararası Türk Dili ve Çeviri Dergisi, TURNALAR, Sayı: 4, (ss. 47-48), 2001
Gidemem. Belki bir çoğumuzun hayatını değiştirebilecek çok şey yapabilirim ; ama gidemem. Sen git. Düşünme. Bir zaman sonra her şeyi ve hatta bir gün kendini unutursun belki de. Öyle bir an gelir ki, öyle çok isteriz ve öyle çok bekleriz , limandaki tüm gemiler bizimdir, gökyüzünü satın almışızdır belki ve gidip gitmemek de elimizdedir; ama yide de ben gidemem. Sen… Düşünme. Git!
‘Melekler Mutsuz Mudur?‘ Ceren Boğaç
Uluslararası Türk Dili ve Çeviri Dergisi, TURNALAR, Sayı:1, (ss. 74-75), 1997
Saatlerdir telefonun başında bekliyor kadın. Gözleriyle yalvarıyor sanki. Ben karşı evde oturup onu seyrediyorum. Saat bizim için çok geç değil. Beklediği telefonun geleceğinden ikmiz de eminniz. O telefona ve ben ona bakarken, ikimizin de yüzünde kendinden emin, ukala bir ifade var. Tüm şehir çoktan uykuya dalmıştır. Ama o ve ben bekliyoruz…