Kaçtığın yolları zorlama boşuna; en içine saklansan da ‘o’ bedenin, yalanın dışına çıkılmıyor!
Aklım; bu kuyunun dibinde sen, her seferinde verdiğin sözlerde mi kırılacaksın? Gece tüten korkular yaşamını yalnızlığından tanır. Şarabına eşlik eden badem kıracağıyla korkuları ezmek zor; acılar senin hiç anlaşılmayan yanından büyür. Tutunduğun bir tutam iplik, sen kalbini ipek kozasına sarmaya çalışsan da, avuçlarından sökülür. Bir yalan en çok sevilmemiş çocuk tarafından büyür-
Çavdar küfüne bulanmış akıl; bağışlanmak için sen, her seferinde dirilttiğin o kadında mı avunacaksın? Gölgemde dağılan bir Mandragora aksidir ayın vurduğu; hiç bir gel-git bulduramaz yolunu. Kadın-otunu sen çekip çıkarmaya çalıştıkça, çığlıklarının en derinine gömülür… Ve kadim lisanını okursun sandığın kalbin kullanma kılavuzu, aldanır ihanetin cehennem ikizine, yüksele yüksele, sözlerinde boğulur-
Şimdi artık sol yarım’ım, ince bir yara bandı ile sonsuz kesiğimin acısını emiyor…
Ve baktıkça ufuk çizgisine, (çok şükür) dalgalar küçülüyor…