Hayat katmanlarının en sıcağından akan su, kaynağından bir kez dışarıya çıkarsa, tül gibi akarak geçer asma bahçelerinin üzerinden ve şarabı küle döndürür. Yaprak yaprak yırtılırken ay, ince bir iplik diker siyahı içeriye bir umut nur sızmasın diye ve kül yangını söndürür. Bir solukta yaşanan her aşk, bir ömürde öldürür… İçi boşalır yalnızlıkların, içi çekilir kışın, hiç bir öpüşün soluğu yetmez yeniden üflemeye yaşamı. Dudağının ucunda ufalanır gider sözsüz kaldıkların. Bir gölgeye vuran hiç bir tenin yoktur artık ona dönecek bir yanı. O yan; kurşunun ucunda, özleme düşmüş başını biraz yukarıya kaldırsa, ateşlenecek… ateşlenecek! Az kaldı, bir dalga alev daha vurduğunda iç çekişine, kül altında kalmış tüm o yollardan geriye dönmeyi bekleyen o yanın da ölecek- ve bitecek! Acının ömrü bile aşkla biçilir. Her bitişin ardından kalkan cenazede giymek için hep yeni bir ten seçilir.